İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

5 Ekim 2014 Pazar

MKA'nin Zubeyde Hanim Hatirasi - Ölüm hilkatin en tabi kanunudur fakat böyle olmakla beraber, bazen en hazin tecelliler arzeder



Ölüm hilkatin en tabi kanunudur. Fakat böyle olmakla beraber, bazen en hazin tecelliler arzeder. Burada yatan validem, zulmün, cebrin, bütün milleti felaket uçurumuna götüren bir irade-i keyfiyenin kurbanı olmuştur. 

Abdülhamit devrinde idi. 1905 tarihinde mektepten henüs Erkân-ı Harb Yüzbaşısı olarak çıkmıştım. Hayata ilk hatyevi atıyordum. Fakat bu hatve, hayata değil, zindana tesadüf etti. Hakikaten bir gün beni aldılar ve idare-i müstebidenin zindanlarına koydular. 

Orada, aylarca kaldım. Validem bundan ancak mahpustan çıktıktan sonra haberdar olabildi. Ve derhal beni görmeye şitap etti. İstanbul'a geldi. Fakat orada kendisi ile ancak üç-beş gün görüşmek nasip oldu. 

Çünkü tekrar idare-i mütesbidenin hafiyeleri, casusları, cellatları ikametgahımızı sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi. 

Validem ağlayarak arkamdan takip ediyordu. Beni menfama götürecek olan vapura bindirirken, benimle görüşmekden men edilen validem, gözyaşlarıyla Sirkeci rıhtımında elemler ve kederler içinde terkedilmiş bulunuyordu. 

Başka bir nokta daha Mütareke zamanında Anadolu'ya geçtiğim vakit, validemi mustarip bir halde İstanbul'da terke mecbur olmuştum. Yanımda kendisinin tefrik ettiği adamım vardı. Bunu Erzurum'dan İstanbul'a gönderdiğim zaman, validem bu adamın yalnız olarak geldiğinden haberdar olduğu dakikada, benim hakkımda Halife ve Padişah tarafından verilmiş olan idam kararının infaz edildiğini zanneylemiş ve bu zan kendisini felce düçar etmişti.

Ondan sonra, bütün mücadele seneleri, onun hayatını elem, ıstırap içinde geçirtmişti.

Gözyaşları ona gözlerini kaybettirdi. Nihayet pek yakın zamanda O'na kavuşabildim ki, o artık maddeten ölmüştü, yalnız manen yaşıyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder