İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

13 Ekim 2010 Çarşamba

Denetim Dünyasına Bakış*



Auditorler, namı diğer denetçi veya murakıplar ile hemen her şirket çalışanı karşılaşmıştır. Ofisin içersinde gezinirken, müdürlerin başında bir şeyler isterken veya verilmiş bir veri üzerinde tartışırken hatta akşamları mesai bitimi geldiğinde toplantı odalarında daha günün başındaymış edasıyla çalışırken görülürler. Finansta çalışanlar ise onların cefakâr çalışanlar olduğundan öte çalıştıkları şirketlerin isimlerine kadar bilirler. Ama kimdir onlar, ne iş yaparlar, nasıl bir hayatları vardır ve kariyer olanakları nasıldır? Bu yazıda yukarıdaki soruları cevaplarken, yazıyı okuyacak Sabancı Üniversitesi Mezunlar Derneği üyelerine, yıllarca beraber okuduğum veya müstakbel iş arkadaşlarıma, dışarıya kapalı denetim dünyasının kapılarını bir denetçi gözünden aralamaya çalışacağım.

Öncelikle denetim (audit) denince bilinmesi gereken 4 firma var dünyada; Ernst & Young (EY), Pricewaterhousecoopers (PWC), Deloitte Touche Tohmatsu (Deloitte) ve KPMG. Sırasıyla İngiltere, Amerika ve diğer ikisi İsviçre kökenli bu firmalar dünya çapında yüzden fazla ülkede yüz elli bin civarına çalışan sayısıyla bir asırdan uzun süredir faaliyet gösteriyorlar. İş gücü bakımından dünyanın en büyükleri haline gelen denetim firmaları uzayıp giden adlarından da anlaşıldığı gibi sürekli birleşerek büyüdüler. Ortaya çıkan dört büyükten her biri dünyanın farklı kıtasında pazar birincisi haline geldi, mesela Amerikanın en büyüğü PWC iken Avrupa’da KPMG pazar lideri. Global pazarda küçük oyuncu olarak varlığını sürdüren denetim firmaları da mevcut fakat varlık toplamları en yakın takipçisinin 6 katından fazla olan 4 büyükler girdikleri her ülkede yerel ve küresel devlerin müşterileri. Belki de yukarıda saydıklarım yüzünden beşinci bir büyüğün doğmasına bir süredir imkânsız gözüyle bakılıyor. Bilindiği gibi Amerikalı teknoloji devi Enron’un 2001 yılında batması, firmanın denetçiliğini üstlenen en büyük denetim firması Arthur Andersen’in yok olmasına sebep olunca, o zamana kadar 5 büyük oyuncusu olan sektördeki yoğunlaşma da arttı. Enron skandalı hakkında öğrenilmesi gereken çok şey var; Enron yöneticileri muhasebesel gerçekleri örterken durmadan yayınlanan artan kar rakamlarıyla gittikçe daha çok yatırımcıyı da kendileriyle ilişkilendirdiler. Aynı zamanda kredibilitesi en fazla ve en büyük denetim firması Arthur Andersen’in iddialara göre olanlara göz yumması da, işi kredibilite yaratmak olan diğer bir devin sonunu getirdi. Ülkemizde iç dalgalanmalar yüzünden yoğun olarak hissedilen 2001 krizinin küresel ayağında işte bu skandal yatmaktaydı. Finansta genel olarak tüm dünya piyasaları ve her oyuncu iç içe geçtiğinden olası bir felaketin faturası oldukça ağır olabiliyor. Bu nedenle denetim firmalarının ve denetlenen kurumların yükü arttırıldığı gibi ikinci bir çöküşün kaldırılamayacağı ortaya çıktı, “too big to fail” stratejileri sayesinde artık sektör hiç olmadığı kadar güvende. Her ülkedeki finans öğrenimlerinde yer alan bir ders olan denetimin teorik altyapısını bu noktada özetlemek faydalı olacaktır; şirketler büyüdükçe sahipleri ve yöneticileri çıkarları farklı iki grup olarak ayrılırlar. Şirket ile ilişkili kişi ve kuruluşları da ortaklarla beraber, şirketlerin işlem gördüğü piyasanın (market) alıcılarına benzetirsek yöneticiler de performanslarıyla bu piyasadaki ürünlerin satıcıları olurlar. 2001’de George Akerlof’un ekonomi dalında Nobel kazandıran modelinde anlattığı şekilde, bir ürünün piyasasında alıcılar ürünün kalitesini görüntüleyemez de alıcı-satıcı arasında bir bilgisel asimetri oluşursa amerikan 2. el oto pazarında olduğu gibi iyi durumdaki arabalar da hurda değeri görür ve piyasa çöker. Paragrafta yazdığım nedenler dolayısıyla finansal piyasalarda değil market çöküntüsü hiçbir “araba”nın ederinden farklı satılmasına göz yumulamaz. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de, toplumun refahından sorumlu devlet, piyasanın verimli işlemesi için yasal organları vasıtasıyla (SPK, BDDK) regülatör görevi görür ve regülasyon için gerekli işlemleri serbest ekonomilerde olması gerektiği gibi özel sektöre (bağımsız denetim şirketleri) belirli standartlar dahilinde devreder.

Sektörün finans dünyası ile ilişkilerine değindikten sonra sektör hakkında daha fazla bilgilenmek faydalı olacaktır. Dört büyüklerde olarak anılan bu firmaların asıl çalışma alanı kısaca denetim olarak adlandırdığımız finansal tabloların denetlenmesidir. Diğer bir değiş ile, finansal tabloları oluşturan muhasebe kayıtlarının doğruluğundan emin olmak için belirli mevzuatlarla önceden belirlenmiş prosedürler yürütülür. Denetim sürecinin sonunda denetlenen firmanın sorumlu olduğu kişi ve kurumlara – bunlar kimler olabilir? Firma ortakları, başta finans alanında olmak üzere firmanın ilişkili olduğu kurumlar, varsa resmi otoriteler ve yatırımcılar – sunulmak üzere ilgili bir rapor çıkartılır ve firma yönetimine sunulur. İyi de hangi firmalar, niçin denetim yaptırır? Yasalar gereği tüm sektörlerden belli aktif veya gelir büyüklüğünü geçen tüm firmalar, yine yasalara göre banka, sigorta gibi Sermaye Piyasası Kurumu Kanununa tabi şirketler (bu koşula tabi şirketlerin uzun listesi internetten temin edilebilir) bağımsız denetime tabidirler. Bu yüzden bir denetçi olarak müşterileriniz her zaman büyük firmalar olacaktır ki bunun mesleki avantajları ancak başka bir yazının konusu olur. Ek olarak büyük ölçekli kobiler saygınlığını belgelemek için düzenli olarak her yıl denetim yaptırırlar. Avrupa’ya uyum yasaları gereği çıkması kaçınılmaz ve 2008 yılına çıkması beklenen yasaya göre banka kredisi alabilmek de dâhil her türlü ticari ilişki için firmaların derecelendirilmesi gerekecek ve denetim raporu derecelendirmenin olmazsa olmazı olacak. Bu da bizi yazının mezunları en çok ilgilendiren kariyer kısmına getiriyor.

Denetime tabi şirketlerin sayısında ani bir artışın gerçekleşeceği beklentisiyle iştahı kabaran denetim firmalarının her biri Türkiye’de yılda 100 ile 200 arası yeni mezunu işe alıyor. Denetim sektörünün büyüyecek olması üst kademelerde de açılıma izin vereceğinden firma içinde kariyer imkânı güçlenecek. Ayrıca, iş ilanlarından görüldüğü gibi birçok firma finans ile ilgili işlerinde çalıştırmak üzere denetim alanında deneyimli personel arıyor. Bunun birkaç nedeni var; ilkin firmanın denetim firmasıyla ilgili bölümünde çalışmak üzere denetim geçmişli çalışanlar tercih sebebi. Bu, geçilen firmaya göre, giriş çıkış saatleri daha sabit, aylık ücreti daha dolgun fakat kariyer imkânının daha kısıtlı olacağı bir iş demek. İkinci bir neden de, farklı bölümlerde çalıştırmak üzere bir arayış içinde olan firmalar, yazının ilk bölümlerinde bahsettiğim önceden belirlenmiş denetim prosedürlerini uygularken denetim personelinin kazandığı deneyime çok rağbet ediyorlar ki, aslında yeni mezunların denetim firmalarını tercih etmesinin altında bu neden yatıyor. Zira yeni mezunlar iş hayatı hakkında deneyimsizken, denetim firmalarında işe girip de müşteriye denetime gitmeye başladıkları andan itibaren firmaların satın almadan tutun iç kontrole, finansmandan tutun raporlamaya kadar birçok bölümü hakkında kısa sürede yönetime tavsiye verecek duruma geliyorlar. Öyle ki, aşağıda detaylı olarak belirttiğim müdür seviyesindeki denetçiler reel (üretim) sektörde CFO karşılığı pozisyonlara transfer olabiliyor.

Denetimin nasıl dinamik bir meslek olduğunu anlamak işte bu noktada önemli: denetçinin mesleki gelişimi kariyeri ile birebir ilişkili zira sistem yıllık terfiler üzerine kurulu. İşe girişinizden itibaren denetim takımının en alt zinciri olarak sizin için tanımlanmış görevleri yerine getirmeye başlıyorsunuz, başarılı olduğunuz her sene (başarısız olma oranı dört büyükte çalışanların %10’undan az fakat her iki senede bir daha sıkı bir eleme söz konusu) kıdem atlayarak takımın daha büyük bir oyuncusu oluyorsunuz. İkinci seneyi tamamlayan her denetimci artık bir denetim takımının lideri (senior) oluyor ve altında çalışan takım elemanları ile beraber müşterinin yanına ekipmanları ile taşınıp, işin büyüklüğüne göre değişecek, haftalar süren bir denetim macerasına atılıyor. Altıncı senenize kadar ekip lideri olarak fiziken müşterinin yanında geçen hayatınız, bu seneden sonra müdür (manager) olmanızla beraber denetim firmasındaki kendi ofisinizde geçmeye başlıyor. Bu noktada artık müşteriyi denetlemeye giden takım liderlerini denetlemeye başlıyorsunuz. Her an birçok müşterideki takım liderinden sorumlu olduğunuz müdürlükte takriben dört sene dayanabilmişseniz ve şanslıysanız şirketin ortağı (partner) oluyorsunuz. Bu noktaya kadar denetim sektörünün ilgi çekici olduğunu düşünüyor ve başvurmayı planlıyorsanız bir denetimci adayının göz önünde bulundurması gerekenleri artık özetleyebiliriz: İlk önce, bir denetçinin en yakın arkadaşının laptopu olduğunu bilmiyorum söylememe gerek var mı? Ayrıca, denetim ve fazla mesai kelimesinin eş anlamlı kullanıldığını da söylemeliyim; öyle ki sabah başladığınız mesainizin müşteri akşam olup çıktığında tam ortasında olabiliyorsunuz. Aynı temponun hafta sonları da dâhil aylarca sürdüğünü düşünürsek, mesleğin oldukça sabır ve dayanıklılık gerektirdiğini anlayabiliriz. Her üç ayda bir o çeyreğe ait finansal raporların yayınlanması ve özellikle aylar süren sene sonu kapanışlarına ruhsal ve fiziksel olarak hazırlanmak çok önemli. Belirtmem gereken son bir husus takım çalışmasına yatkınlık fakat burada belirtilmesi gereken öğrencilikten aklımızda kalan her üyenin eşit olduğu bir grup çalışması değil. Daha ziyade en alttan başladığınız ve tamamıyla takım liderine karşı sorumlu olduğunuz kariyerinizde, iki yıl içersinde denetim takımının tam anlamıyla kontrolünüz altında çalıştığı, buna paralel olarak da takımın performansından her şeyiyle sorumlu olduğunuz bir grup çalışması söz konusu. Kişisel kanaatim, diğerlerinden çok Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin bu konuda yabancılık çekebileceği yönünde zira eğitim gördüğümüz tama-yakın demokratik ortamdan farklı olarak emir komuta zincire yakın bir ast-üst ilişkisi var. Ama şu hususu da belirtmek isterim ki, bir şeyler öğrenmek için para verince karşılaşacağınız muamele ile birilerine para kazandırmak için ücret aldığınızda karşılaşacağınız muamele kaçınılmaz olarak farklı olacaktır, yalnız öğrencilikten iş hayatına geçişin bünyede yarattığı etkinin dozunu denetim sektörü bir nebze artıracaktır. İyi yanlarına gelince; farklı okullardan yaşıtınız yüzlerce insanla aynı ofiste çalışıyor, gece gündüz takım arkadaşlığı yapıyorsunuz. Bu çok kuvvetli arkadaşlıkların kurulmasına izin verdiği gibi işyeri bir süre sonra kampüse dönüşebiliyor. Ayrıca denetim firmaları, birçok firmanın aksine, işe alımlarda çalışan profilinin çeşitliliğine özen gösterir. İyi derecede İngilizce bilen, takım çalışmasına yatkın, ülkenin en iyi on – on beş üniversitesinin sadece ekonomi veya işletme mezunları oldukça renkli bir yelpaze demek. Erkek çalışanları daha fazla ilgilendiren bir olanak ise, denetim firmalarında çalışanlar, serbest veya yeminli mali müşavir belgeli kıdemli denetçilerin yanında staj yapıyor muamelesi gördüğünden yasal olarak askerliklerini 2 yıla kadar tecil ettirebilirler. Staja başlamak için dört ayda bir meslek odası tarafından düzenlenen bir kabul testinden geçer not almaları gerekir. Testi geçince başlayan staj sonrası, ilgilenenler kobilerde oldukça ilgi gören Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir belgesini almak için bitirme sınavlarına girebilir.

Kariyer yazıları okuyucularının kafalarında daha belirgin rakamsal soruların oluştuğu gözlemle sabit olduğundan “kaç para veriyorlar?” kısmına değinmeden yazıyı bitirmek istemedim. Denetim sektörü bir oligapoli olduğundan, her yıl firmalar birleşip yeni girişlilere uygulanacak maaş konusunda uzlaşıyorlar bu yüzden firma değişse de maaşlar pek oynamıyor. 2007 sezonu için bu rakam bin amerikan doları civarında olup, her sene dolar üzerinden enflasyon oranına yakın revize ediliyor. Girdiğiniz şirkete göre kıdem atladıkça (her yıl) %25 ile %35 arası değişen miktarlarda zam alıyorsunuz. Ayrıca yine şirkete göre bir ya da 2 maaş prim, özel sağlık sigortası, limitsiz yemek harcaması gibi artılar mevcut. İlk altı sene yani müdür seviyesine kadar şeffaf olan ücretlendirme politikası bu seviyeden sonra bulanıklaşıyor. Artan yükle beraber daha fazla ücret fakat harcamak için daha az zaman ve tadını doya doya çıkaramayacağınız cazip artıların sunulduğu müdürlükten sonra, mevcut ortakların belirlediği yeni ortaklar şirketin aynı zamanda kar ortağı oluyor. Burada belirtilmesi gereken husus, şirketin büyüklüğü, masraflarının azlığı, zorunlu müşterilerin varlığı ve sektördeki büyük oyuncuların azlığı sayesinde denetim firmaları çok karlı firmalar. Yalnız, alınan her yeni ortak mevcut ortakların karından pay demek olduğundan seçiciliğin yüksek olduğu gerçeğini garipsememek gerek; her seviye de olduğu gibi ortaklardan da ek yetenekler bekleniyor, mesela müşteri kazandırmak… Baki kalanın kendi ve üst seviyenle ilişkilerin olduğunu söyleyebiliriz.

Eleştiriler ve sorular için mail adresim: gulsenali@gmail.com

*Bu yazı 26.06.2007 tarihinde kaleme alınıp, Sabancı Üniversitesi Mezunlar Derneği'nin aylık dergisi Lacivert'in Temmuz 2007 nolu sayısında yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder